Selam! Ben DMX

Ben Earl Simmons, 18 Aralık 1970’de, Baltimore’da doğdum. Ailemden gelen Yehova’nın Şahitleri mezhebinin mensubu olarak hayata başladım ve bu mezhebin kiliselerinde çokça vakit geçirdim. Ben doğduktan kısa bir süre sonra Philadelphia’ya taşınan babam, çocukluğumun, hatta hayatımın, büyük bir bölümünde yanımda değildi. 

Çocukluk dönemimin geneli fakirlik ve astım hastalığım ile geçti, annem’den ve sevgililerinden sık sık dayak yedim, bu yediğim dayaklar içime işlemiş olacak ki gittiğim okullarda da hep sorunlu ve olay çıkaran bir öğrenci oldum. 

Olaylı öğrencilik dönemimden kesit kesit hikayeler anlatayım biraz size, 6 yaşımdayken okulda öğretmenlerime sandalye fırlatıyordum, aynı sene öğrencilerden birinin yüzüne kalem saplamaya çalıştığım için ceza almıştım. 7 yaşıma girdiğimde, teyzem bana zorla vodka içirip sarhoş etti, amacını ise hala bilmiyorum. Aynı yaşımın devamında ise marketten kek çaldığım için çocuk hapishanesine atılmıştım. Sonrasında ise yaz boyu odama hapsedildim ve annem sadece tuvalete gitmem için odadan çıkmama izin verdi. 5. sınıfın sonunda, 10 yaşıma geldiğimde okuldan atıldım. 14 yaşımdayken, annem beni Julia Dyckman Andrus Childen’s Home’da terk etti, bu okul ne diye soracak olursanız, çocuklara güvenli ve kendini geliştirebildikleri ortam sunan bir sivil toplum kuruluş diyebiliriz. Birkaç ay sonra, kundakçılıktan tutuklandım, kendi okulumu yakmaya çalışmıştım.  

14. Yaşımın devamında, annemden dayak yememek için Yonkers sokaklarında yaşamaya başlamış, sokak köpekleriyle arkadaşlık kurmuştum. Bundan kısa bir süre sonra annem beni tekrar group house denen yere yolladı, burası da ailesi ile geçinemeyen veya hastalığı olan gençlerin tutulduğu bir evdi. Burada, New York’tan gelen başka çocuklarla hip hop sayesinde arkadaşlık kurmuştum. Eğlenmek için yazdığım sözleri arkadaşlarıma söyledikten sonra, öğretmenim ve arkadaşlarım buna devam etmemi söylediler ve desteklediler. Birkaç ay sonra eve döndüğümde, Ready Ron ile tanıştım. Kendisi benim beatbox yeteneğimden etkilenmişti ve partneri olmamı istedi. Ben de o zamanlardan bildiğim bir enstrümandan esinlenerek DMX adını kullanmaya başladım, daha sonrasında ise buna farklı bir anlam yükleyerek ‘Dark Man X’ anlamını verdim.  

Ready Ron ile neredeyse tüm vaktimiz beraber geçiriyorduk. Bir gün evde beraber takılıp ot içerken, her ne kadar kendisi bunu inkar etse de, Ready Ron otumun içine kokain katıyor ve uyuşturucu bağımlılığıma ilk adımı attırıyor. Neden seni abisi olarak gören, 14 yaşında bir çocuğu kokaine başlatmak istersin ki? Bu lanet o kadar uzun sürüyor ve hayatımı etkiliyor ki, 2002, 2017 ve 2019 yıllarında bağımlılığımı sonra erdirmek için rehabilitasyon merkezlerinde kalıyorum.  

Liseye başladığımda atletizm konusunda başarılıydım, okulun en hızlı ikinci öğrencisiydim. Ama hem devamsızlık yüzünden hem de notlarımın kötü olması yüzünden okuldan uzak kaldım ve tekrardan hırsızlığa yöneldim, ilk kapkaçlarımdan 1000 dolar gibi bir para bulup köpeğime güzel bir tasma ve kendime timberland bot almıştım. Devamında ise okula sadece hırsızlık için gider hale gelmiştim ve bazı günler, günde 3 kişiden bir şeyler çalabiliyordum.  

1988’de araba hırsızlığından dolayı hapse girmiştim. Hapisteki tüm boş vaktimi artık söz yazarak geçiriyordum, sonrasında içerdeyken K-Solo ile tanıştım ve beraber söylemeye başladık. Yazın özgürlüğüme kavuştuğumda şarkı yapmaya başladım, başka şarkıların enstrümantallerinin üstüne kayıt alarak bir mixtape hazırladım ve New York sokaklarında satmaya başladım. Bununla beraber New York’ta az da olsa tanınmaya başladım. 1991’de The Source dergisi, anlaşması olmayan rapçiler bölümünde bana yer verdi, o zamanlar için belki de benim dönüm noktamdı bu. 

1992’de Columbia Records’un bir parçası olan Ruffhouse Records ile anlaştım. Aynı yıl, ‘Born Loser’ adlı ilk single parçam yayınlandı. 2 yıllık bir aradan sonra 1994 yılında ise ikinci single’ım ‘Make a Move’ yayınlandı. 1995 yılında ise Mic Geronimo’nun debut albümünden ‘Time to Build’ parçasına Jay-Z ve Ja Rule ile birlikte konuk oldum. Bu parça ile birlikte kurduğumuz Murder Inc. Grubu, ben Jay-Z ve Ja Rule’dan oluşuyordu. Ancak grup, aramızdaki husumetler sebebi ile 5 yıl kadar zar zor devam etti.  

1996’nın Eylül ayına kadar duraksadıktan sonra, Ocak 1998’e kadar albüm yapmak için kapandım, ama bu arada da farklı parçalara konuk olmaktan eksik kalmadım (Mase – 24 Hrs. To Live / Mase – Take What’s Yours / The Lox – Money, Power&Respect / LL Cool J – 4, 3, 2, 1). Şubat 1998’de, büyük bir label’dan ilk defa bir single yayınladım ve ‘Get at Me Dog’ parçası ile altın plak ödülü aldım. Mayıs ayında ise ‘It’s Dark and Hell is Hot’ albümümü yayınladım ve Billboard 200’e birinci sıradan girerek 5 milyon kopya sattım. Aralık ayında ise 2. albümüm olan ‘Flesh of My Flesh, Blood of My Blood’ albümünü yayınladım. Ve çok sık yaşanmayan nadir bir olaya imza attım, bir senede 2 albüm çıkarmakla kalmayıp, 2 albümümü de Billboard 200’e birinci sıradan sokmuş oldum. Ve bu albümdeki parçalarımdan birkaç tanesi de platin plak ödülü aldı. Sebebini tam olarak bilmiyorum ama sanırım müzik tarzımdan dolayı, albümlerimden sonra insanlar beni Tupac’a benzetti.  

1999 senesine başladığımızda, evimde çok fazla köpek bulunduğu ve uygun şartlarda bakılmadığı için yine bir dava açılmıştı. Burdaki tek suçum ise, evimde beslediğim köpeklerimi yakın bir arkadaşıma emanet edip şehir dışına çıkmamdı. Zaten ben de hatamı kabul edip bir hayvan hakları kurumunda görev aldım. 1999 senesinin sonuna geldiğimizde ise kariyerim boyunca en çok satan albüm olan ‘And Then There Was X’ albümünü yayınladım. Ve yine Billboard 200’e birinci sıradan giriş yaptım. Albümdeki ‘Party Up (Up in Here)’ parçası ise Grammy Ödüllerinde ‘En İyi Solo Rap Performansı’ kategorisinde aday oldu. Bir diğer adaylığımsa yine aynı sene ‘En İyi Rap Albümü’ kategorisindeydi.   

Bazı yasal süreçler ve mahkeme olaylarını hallettikten sonra, 23 Ekim 2001’de, 4. albümüm olan ‘The Greatest Depression’ albümünü yayınladım ve yine Billboard 200’e 1. sıradan giriş yaptım ve 3 platin sertifika kazandım. Ve bunları, daha önceki albümlerime göre daha az dinlenme ve daha fazla eleştiriye maruz kalarak kazandım. 2002 yılında ise, uzun zamandır vakit harcadığım ve kendimi daha iyi ifade etme şansı bulduğumu düşündüğüm otobiyografi kitabım olan ‘E.A.R.L.: The Autobiography of DMX’ kitabını yayınladım. 2002 yılında, 2 yıl önce dağılan Murder Inc. Grubundan tanıdığım Ja Rule’a ‘They Want War’ isimli bir diss-track yayınladım.  

Hemen ardından, 2003 yılının Eylül ayında ise o zamanlar son albümüm olacağını düşündüğüm ‘Grand Champ’ albümümü yayınladım. Önceki albümler gibi yine Billboard 200’e birinci sıradan giriş yaptım ve üst üste 5 albümü birinci sıradan giriş yapan tek sanatçı ünvanını kazandım. Ayrıca bu albümde, dinleyicilerin çok sevdiği ve hala unutamadığı ‘Where the Hood At?’ single’ı da bulunuyordu. Bu albümü çıkardıktan sonra verdiğim bir röportaj’da, bunun son albümüm olduğunu söyledim.  

2005 yılının sonlarına doğru, şartı tahliyeyi ihlal ettiğim için tekrar 70 günlük bir hapis cezası yemiştim. Bu kısa dönemde, Gotti hapishaneye beni ziyarete gedi ve Ja Rule ile aramdaki bu husumete bir son vermek istediğini söyledi. Ben de olumlu yaklaştım ve sonrasında bir şey yaşanmadı. 

Müzikten olan bu ayrılığım 3 yıl kadar sürdü ve Ocak 2006’da Columbia Records’a imza attım. Birkaç kez ertelendikten sonra 1 Ağustos 2006’da, ‘Year of the Dog… Again’ albümünü çıkardım, ve sadece birkaç yüz satışla billboard’un 1. sırasını kaçırdım. Bu albümden sonra, Def Jam Records 2008 ve 2011 yıllarında ‘The Definition of X: The Pick of the Litter’ ve ‘The Best of DMX’ adında iki tane compilation albümümü yayınladı. Ben ise özellikle 2008 yılından sonra, biraz daha kendi içime çekilip New Jersey’de bir kilisede vaaz vermeye başlamıştım. Müzikten yarı zamanlı emekli olduğum sayılabilecek sırada, bir yandan kilise müziği albümü tamamladım ve kalan zamanlarımda ise vaazlarımı daha iyi hale getirmek adına incil’i daha sık okumaya ve anlamaya vakit harcadım.  

2011 BET Hiphop Awards’da sergilediğim performanstan sonra, uzun zamandır deli gibi 7. albümüm olacak olan ‘Undisputed’ için çalıştığımı söyledim. 5 Mayıs 2012’de ise albüme ısınmak amacıyla ‘The Weigh In’ adlı EP’mi yayınladım. Birkaç kez ertelendikten sonra, ‘Undisputed’ albümümü 11 Eylül 2012’de yayınladım. Prodüktörlük koltuğunda ise Swizz Beatz ve J.R. Rotem oturuyordu. Albümden sonra konserlerimle ilgilendikten sonra, 2013 yılında yeni bir albüm serüvenine giriştim. Swizz Beatz ve Dame Grease ile 8. albümüm için çalışmaya başladık. Aynı senenin aralık ayında pasaportumu nihayet geri almam ile birlikte mini bir dünya turuna çıktım. 2014 yılındaki bu tur kapsamında Bulgaristan ve Kosova’da konser düzenledim.  

2015 yılının başında, tekrardan bir sürü dava ile uğraşmak zorunda kaldım. Seven Arts Music, benden izinsiz ve habersiz olarak önce albümümü duyurdu, daha sonrasında ise ‘Redemption of The Beast’albümünü yayınladı. 2016 yılında, sigara ve uyuşturucunun etkisi artık hayatımı daha çok etkiler hale gelmişti. Yaşlanıyordum. 10 Şubat 2016’da, nefes darlığı yüzünden New York’da bir otelin otoparkında bayılıp kaldım.  

Bütün bu süreci bitirdikten sonra, 20 Eylül 2019’da Def Jam Record ile tekrar imzaladım. Albüm çalışmalarına başladığım bu dönemde, pandeminin de patlak vermesi ile birlikte evlere kapandığımız dönemde hiphop dünyasının gözü Verzuz kapışmalarına kaymıştı. Herkesin bildiği gibi benim de Jay-Z ile yıllar süren bir gerginliğim vardı, bunun sebebi ise kabaca bahsetmek gerekirse, ilk rap’e başladığım zamanlarda beni küçük görmesiydi. Evlere kapandığımız bu dönemde ben de kendisini hit şarkılarımızı kapıştıracağımız Verzuz’a davet ettim ama kendisinden hiçbir zaman geri dönüş alamadım.  

Hayatım hakkında bu kadar şey anlatmışken, beni herkesin en çok bağdaştırdığı ama bu yazıda çok bahsetmediğin önemli bir kısım var. Hapishane ve yasal sorunlarım. Toplam 30 kere hapishaneye girip çıktım. Bir o kadar da hapse girmediğim dava var diyebilirim. Yaşadığım yer, aile sorunlarım ve maddi sorunlarım nedeniyle kendimi direkt olarak suç aleminin içinde bulmuştum diyebilirim, hırsızlık yapmak benim için kaçınılmazdı diyebilirim hatta. İlk olarak 1986’da, başka bir evin bahçesinden köpeğini çaldığım için hapse girmiştim, köpekleri seviyordum ve iyi anlaşıyordum napabilirim ki. Hapishaneden kaçmayı başarmış ve annemin yanında dönmüştüm ama annemin de ısrarları ile birlikte kalan vaktimi de yatmak için tekrardan teslim olmuştum. Cezamı çektikten sonra bu sefer de araba hırsızlığından hapse atılmıştım, içerde uyuşturucu kullanmaya devam ettiğim için, birkaç hafta içerisinde yüksek güvenlikli cezaevine nakil edilmiştim. 

Son olarak, 2 Nisan 2021’in akşam saatlerinde kalp krizi sebebiyle hastaneye kaldırıldım. Sabahında ise yaşa destek ünitesine bağlı haldeydim. Neredeyse tüm organlarım iflas etmişti ve bitkisel hayata geçmiştim. 9 Nisan 2021 sabahı, kalan organlarım da iflas edince 51 yaşıma aylar kala hayata gözlerimi tamamen kapadım. 8 Eylül’de otopsi raporu çıktı ve kokain sebepli kalp krizi geçirdiğim açıklandı. 

24 Nisan 2021’de Brooklyn’deki Barclays Center’da düzenlenen anma töreninde, Kanye West’in kilise korosu olan Sunday Service Choir, 1900 kişinin önünde performans sergiledi, etkinlik Youtube ve Instagram hesaplarımdan canlı olarak yayınlandı. Tabutum, doğduğum yer olan Yonkers’dan Barclays Center’a Monster Truck ile taşındı ve yanında ‘Long Live DMX’ yazıyordu. Bu yolculuğua, Ruff Ryders kolektifine ithafen, yüzlerce motosiklet eşlik etti. Sunday Service Choir performansının arasında ise, Eve, Nas, Swiss Beatz, Waah ve Dee konuşmalar yaptı.  

Cenaze törenim ise 25 Nisan’da, Hristiyan Kültür Merkezinde yapıldı ve BET Network youtube kanalında canlı yayınlandı. 2000 kişilik tören, yaklaşık olarak 5 saat sürdü. Önceden yakınlarıma belirttiğim gibi, tabutum kırmızı ve üzerinde ‘FAITH’ yazıyordu. Törende, Lil Kim, Alicia Keys, Nas ve Swizz Beatz bulunuyordu, Nation of Islam’ı temsilen, zamanının lideri olan Louis Farrakhan da Zoom’dan online olarak katılmıştı. 

Seramoni sonunda, New York senatosu tarafından kabul edilen karar açıklandı. 18 Aralık olan doğum günüm, bundan sonra ‘Earl ‘DMX’ Simmons Day’ olarak her yıl kutlanacak. 

Wu-Tang Clan: GZA – The Genius

Gary Grice, sahne adıyla bildiğimiz GZA ve The Genius, 22 Ağustos 1966’da doğdu. Kendisi aynı zamanda gelmiş geçmiş en ikonik hip hop grubu olan Wu-Tang Clan’in de kurucu üyelerinden.

GZA, gençlik yıllarında sık sık Bronx’a gidiyor ve etrafındaki sanatçılardan yeni şeyler öğrenmeye çalışıyordu. Ardından kendi bölgesi olan Staten Island’a dönerek, öğrendiklerini kuzenleri olan Ol’ Dirty Bastard ve RZA’ya anlatıyordu. Wu-Tang’in daha da temeline inecek olursak, bu 3’lünün (GZA, RZA, Ol’ Dirty Bastard) All in Together Now adlı bir grubu vardı.

Sokak’tan aldığı ilhamla düşünmeye sürükleme konusunda kalitesi tartışılamayacak olan Wu-Tang Clan’ın en önemli isimlerinden GZA’nın da işini ne kadar ciddiye aldığını çalışmalarından görebiliyoruz. Kullandığı kafiye sistemi ve bolca kullandığı kafiyeler, adının neden The Genius olduğunu açıklıyor.

Brooklyn, NY’da doğan ve New York’un her yerinde büyüyen GZA’nın en önemli işlerini 1991’e kadar uzanan “Words from The Genius”, “Liquid Swords” ve “Beneath The Surface” albümlerinde görebiliyoruz. GZA, ününü kazanmadan önce, New York’un farklı yerlerine giderek rap kapışmalarına katılıyor ve kafiyeleriyle kendini kanıtlamaya çalışıyordu. “Her bölgede rap eğitimi aldım.” Diyor GZA gururla, çok eskiden beri rap yaptığını her seferinde vurgulayan GZA, Wu-Tang Clan’ın her zaman hip hop’ı yaşadığını belirtiyor. The Genius, 2002’de çıkardığı Legend Of The Liquid Sword albümünden sonra yaptığı bir açıklamada, küçüklüğünden beri B-Boy’lar, DJ’ler ve MC’lerin etrafında hip hop ile büyüdüğünü ve televizyonu hiçbir zaman tercih etmediğini söylüyor.

Gençliğinde, Def Jam’in kurucularından Russell Simmons ile çalışmış birçok isimle demo kaydı yapan GZA, her gün bir önceki günden daha iyi bir kafiye yazmayı hedefliyordu.

GZA’yı diğer sanatçılardan ayıran en büyük özelliği ise, sade cümleler kullanarak kafamızda karmaşık düşünceler oluşturabilmesi. Sade olmayı sevmediğini belirten GZA, bazen sadece görünen satırlarım olsa bile, tekrar tekrar dinlediğinizde aynı cümlelerden farklı anlamlar çıkarabilirsiniz ve bu da sizi düşünmeye teşvik eder, diyor GZA.

Wu-Tang Clan üyeleri arasında, ilk albümü çıkan isim olan GZA, 1991 yılında çıkardığı “Words from the Genius” albümü ile dinleyicilerin karşısına çıktı. Prodüksiyonunu çoğunlukla Easy Mo Bee tarafından yapılan albüm, çok fazla öne çıkamadı ve çok sayıda eleştiri aldı. Albümün tutmamasıyla birlikte, anlaştığı prodüksiyon şirketi kendisiyle yollarını ayırdı GZA, RZA ve Ol’ Dirty Bastard, 6 arkadaşlarını daha ekleyerek Wu-Tang Clan’i kurdu.  

Grubun çıkış albümü olan Enter The Wu-Tang (36 Chambers), müzik endüstrisini yerinden oynatmıştı, prodüksiyonunu RZA’nın üstlendiği albüm, daha önce hiç duyulmamış tarzdaydı, GZA albümdeki tüm parçalarda bulunuyordu. Albümün tamamı bir başyapıt olarak yorumlanıyordu, çoğu dinleyiciye göre GZA grubun en iyi söz yazarıydı.

1993’te çıkan albümden sonra, GZA’nın başarısı ve yeteneği ilgisiz kalmadı ve Geffen Records ile anlaşma imzaladı ve Liquid Swords albümünü çıkardı. Prodüksiyonunu RZA’nın yaptığı albümde, Wu-Tang Clan’den birçok isim düetlerle bulunuyordu. Albüm, dünyada bir hip hop klasiği olarak görülüyor ve RIAA tarafından altın sertifikası bulunuyor. Sözleri, havası, tarzı ve anlattıklarıyla akıllardan silinmeyen albüm, 1998 yılında The Source Magazine tarafından gelmiş geçmiş en iyi 100 rap albümü arasında yer alıyor.

Çıtayı çok yüksek bir seviyeye çıkaran GZA, Wu-Tang Clan’in ikinci albümü olan Wu-Tang Forever’dan sonra ikinci kez solo albüm için kolları sıvadı. “Beneath The Surface” albümünü 1999 yılında çıkaran GZA, albümde şüphesiz RZA’nın eksikliğini hissediyordu. Prodüksiyon konusunda ortalama seviyede kalan albümde RZA sadece bir şarkıyı üstlenmişti. Albümde eleştirilerin odak noktası olan bir başka konusu ise gereksiz yere kullanılan skit’ler ve düetlerin çokluğuyla gelen GZA eksikliği.

1999-2002 yılları arasında sadece Clan ile birlikte çıkardıkları The W ve Iron Flag albümlerinde gördüğümüz The Genius, 2002’de çıkardığı Legend of The Liquid Sword albümü ile aramıza geri döndü.  Bir önceki solo albümde aldığı kötü eleştirilere kulağını veren GZA, tüm negatif yorumları düzelterek Liquid Sword moduna geri dönmüştü. Albüme gelen iyi yorumlarla birlikte, GZA 2004 yılının çoğunu solo ve Clan ile birlikte turlarda geçirdi.

2005 yılında geldiğimizde, GZA bu sefer DJ Muggs (Cypress Hill albümünün prodüktörü) ile birlikte Grandmasters adında bir albüm çıkardı. Rap’i bir satranç oyununa benzeten ve bol bol story-telling içeren albümde, GZA artık kendinden bahsederken hip hop topluluğunun saygın bir üyesi olduğundan bahsediyordu.

GZA, Harvard ve Oxford’un da dahil olduğu çeşitli üniversitelerde dersler verdi. Çocukluğundan beri bilime olan ilgisini her anında hissettiren The Genius, akademik bağlantılarından Dr. Christopher Emdin ile kurduğu Science Genius programı ile yeni bir adım attı. Bu program, New York City öğrencilerinin bilime olan ilgisini arttırmak ve akılda kalıcılığını arttırmak için bilim ve hip hop’ı buluşturuyordu.

Diskografi

  • Stüdyo Albümleri
    • Word from the Genius (1991)
    • Liquid Swords (1995)
    • Benerath the Surface (1999)
    • Legend of the Liquid Sword (2002)
    • Pro Tools (2008)
  • Ortak Albümleri
    • GrandMasters (DJ Muggs ile birlikte) (2005)

Wu-Tang Clan: RZA

Robert Fitzgerald Diggs, ya da bildiğimiz sahne adıyla RZA. 5 Temmuz 1969 doğumlu prodüktör, yazar, MC, aktör, yönetmen ve senarist. Rap müziğin öne çıkan ismi aynı zamanda Wu-Tang Clan’in de fiili olarak lideri. Wu-Tang’in neredeyse tüm albümlerinin prodüktörlüğünü ve birçok single ve ortak projenin de prodüktörlüğünü yaptı. Son zamanlarda sinema sektöründeki çalışmalarıyla karşımıza çıktı.

RZA aynı zamanda Bobby Digital alter-ego’suyla solo albümler çıkardı. Wu-Tang Clan ve solo çalışmalarına ek olarak, RZA aynı zamanda The Rzarector adıyla Gravediggar rap grubunun da kurucu üyelerindendi.

Coffee and Cigarettes, American Gangster, Gospel Hill, Life Is Hot in Cracktown Ghost Dog, Funny People, Repo Men gibi birçok filmde konuk oyuncu olarak rol aldı, ve bununla birlikte çoğu insana göre tüm zamanların en iyi 3 hip hop prodüktörü arasında görülüyor.

Brownsville, Brooklyn, New York’da doğan RZA, bir dönem babasıyla Pittsburgh, Pennsylvania’da kaldıktan sonra birkaç yıl da North Carolina’da amcasının yanında yaşadı. Diggs ilk olarak 9 yaşında rap müzik’le o zamanlar yaşadığı bir toplu konut partisinde tanıştı ve 2 yıl sonra rap yapmaya başlamıştı bile. Küçüklükten beri kung fu filmlerine ilgi duyuyor ve hatta okulu asıp evde kung fu filmleri izliyordu. Ama bunu yaparken öğrenmeyi de ihmal etmiyordu, bunu da bir röportajında şöyle anlatıyor: “Hiç kimsenin bilmediği bir olaysa, evde hep tek başıma çalışıyordum.”

RZA’nın hip hop kariyerine 1984 yılında Prince Rakeem olarak, kuzenleri GZA (O günkü adıyla Genius) ve Ol’ Dirty Bastard ile Force of the Imperial Master grubunu kurarak başladı, sonrasında yazdığı “The Tao of Wu” kitabında ise küçükken MC olmak istemesinin tek sebebinin “havalı” olmak olduğunu yazdı. Aynı zamanda şehrin farklı yerlerindeki DJ ve rap kapışmalarına katılarak herkes’den iyi olmak istiyordu. 1985 yılına geldiğimizde, aynı 3’lü grubun adını değiştirerek, öncesinde de başarılı bir single olarak çıkardıkları, “All in Together Now” yapmaya karar verdi. 

Grubun dağılmasıyla birlikte GZA ve Prince Rakeem solo kariyerlerine devam etmeye karar verdiler. Jamaica Records’la menajerlik için anlaşan Prince Rakeem, Jamaica Records sayesinde Tommy Boy ile bir single ve sonrasında bir albüm şansı için anlaştı. “Ooh I love You Rakeem” adlı single’ının yayınlanmasına günler kala, Tommy Boy’un parçanın sample’ının alındığı parçanın haklarını alamaması sebebiyle remix’lenmek zorunda kaldı. Remix’in beklenen sükseyi yaratamaması Rakeem için anlaşmanın sonu anlamına geldi. 

1992’de silahla adam öldürmeye teşebbüs suçundan 8 yıl hapis cezasıyla yargılandı. Beraat kararıyla birlikte mutluluğunu gizleyemeyen RZA, bilgili biri olmasına rağmen kendisni böyle bir duruma düşürdüğü ve böyle aptalca bir harekete imza attığı için kendini deli gibi hissediyordu.

Davanın da sonlanmasıyla birlikte, 1992 yılının sonlarında RZA, 2 kuzeni ve 5 çocukluk arkadaşıyla birlikte Wu-Tang Clan’i kurdu. Grubun adını bulurken 1983 yapımı “Shaolin and Wu-Tang” filminden etkilenmiş. Grubu kurarken nerdeyse tüm üyeler kendine yeni bir ad seçti, RZA da aslında bu zaman RZA oldu. İsmini bulurken, hayranların önceden “RZA, RZA, Rakeem” demesinden ve grafiti tag’inin “Razor” olmasından esinlenmiş olduğu kesin.

RZA, adının açılımını ise “Ruler, Zig-Zag-Zig, Allah” yani Five-Percent Nation’ın yüce alfabesine göre “Ruler, Knowledge-Wisdom-Understanding, Allah” (Hükümdar, bilgi-bilgelik-anlayış, Allah).

Wu-Tang, grup olarak ilk parçaları “Protect Ya Neck” parçasını aralık 1992’de yayınladı. Hemen sonrasında ise grubun dokuzuncu üyesi Masta Killa katıldı. Nerdeyse bir yıl sonra, Kasım 1993’de, Wu-Tang, hip hop dünyasında büyük iz bırakan çıkış albümleri “Enter the Wu-Tang (36 Chambers)” i yayınladı. Daha önce belirttiğim gibi grubun lideri olan RZA, albümdeki tüm parçaların prodüktörlüğünü ve hangi parçada hangi isimlerin olacağının da kararını veriyordu. RZA’nın özellikle bu albümdeki çalışmaları ilerleyen yıllarda çoğu prodüktör ve DJ’e ilham kaynağı oldu.

Diskografi

  • Solo Stüdyo Albümler:
    • Bobby Digital in Stereo (1998)
    • Digital Bullet (2001)
    • Birth of a Prince (2003)
    • Digi Snacks (2008)
  • Derleme Albümler
    • The RZA Hits (1999)
    • The World According to RZA (2003)
  • Enstrümanlat Albümler
    • The RZA-Instrumental Experience (2007)
  • Soundtrack Albümler
    • Ghost Dog (1999)
    • Kill Bill Volume 1 & Kill Bill Volume 2 (2004)
    • Soul Plane (2004)
    • Blade: Trinity (2004)
    • Unleashed (2005)
    • The Protector (2005)
    • Blood of a Champion (2006)
    • Afro Samurai (2007)
    • Babylod AD (2008)
    • Afro Samurai Resurrection (2009)
    • The Man with the Iron Fist (2012)

Tüm bu çalışmalarının yanında RZA’nın en büyük hobilerinden biri dövüş sanatı filmleri izlemek, hatta “dövüş sanatları ansiklopedisi” olarak da görülüyor. Bu alana olan ilgili ile birlikte favori filmleri Five Deadly Venoms, The 36th Chamber of Shaolin, Ninja Scroll, Fist of the North Star. Bir diğer hobisi ise satranç, ve RZA aynı zamanda Hip hop Satranç Federasyonu şampiyonu.

yazı serisinde önce grubun sanatçılarını tek tek tanıtıp son olarak toplu bir şekilde anlatacağım.

Selam! Ben Kanye

Adım Kanye Omari West, 8 Haziran 1977’de Atlanta’da doğup Chicago’da büyüdüm.. Beni bazılarınız rapçi, bazılarınız prodüktör, bazılarınız moda ikonu olarak görüyor. Ben ise 90ların sonundan bu yana teker teker hepsi oldum. 

Anne-babam ayrıldıktan sonra annemle yaşamaya başladım, annem eğitim görevlisi olduğu için biraz fazla okul değiştirdim, hatta bi ara Çin’e bile gittik. Sanata her zaman merakım vardı, 5 yaşımdayken şiir yazmaya başladım, 13 yaşıma geldiğimde ilk rap parçamı (Green Eggs and Ham) yazdım ve kötü bi stüdyoda da olsa kayıt almak için annemi ikna etmem çok da zor olmadı çünkü zaten her zaman beni destekliyordu. Bu olaylar sırasında tanıştığım No. I.D. ile yakın arkadaş olduk, ilerleyen zamanda da prodüktörlük anlamında bana çok şey öğretti, hatta 15 yaşımda aldığım ilk sampler’ımı kullanmayı bile ondan öğrendim. Üniversiteye geldiğimde, yoğun ders programımın müzik çalışmalarımı engellediğini fark ettim ve 20 yaşımda okulu bırakıp hayallerimiz peşinden gittim.

Bu arada 19 yaşımdayken çıktığım bi sahnede Freestyle yaparken videom var.

İlk beat’imi 1998’de yani 21 yaşımdayken Jeramine Dupri’nin ilk albümü Life in 1472 için 5.000$’a sattım. Sonrasında bir süre boyunca “ghost producer“ oldum, yani işi ben yapıyorum ama başkası yapmış gibi gözüküyor ve tüm ilgi ona gidiyor. Ghost producer’lık yaptığım adamla olan anlaşma yüzünden kendi albümümü yayınlayamadığım için Go Getters adında bir rap grubu kurduk ve ilk ve tek albümümz olan World Record Holders’ı 1999 yılında yayınladık. 

Go Getters- Kanye West

Çıkardığımız albüme birlikte artık doğrudan çalışabiliyordum, artık çalışmalarım kendi adımla çıkabiliyordu. Bununla beraber kendimi bi anda Roc-A-Fella Records’da prodüktör olarak çalışmaya başladım. 2001’de Jay-Z’nin Blueprint albümünde prodüksüyonunu yaptığım 6 parça ile adımı biraz daha duyurdum. Aynı dönemde Beanie Sigel, Freeway, Cam’ron, Ludacris, Janet Jackson ve Alicia Keys ile de çalışma fırsatı buldum.

2002’nin ekim ayında belki de hayatımı değiştirdi diyebileceğim bir olay yaşadım, sadece prodüktörlük yaptığım o günlerde bi trafik kazası geçirdim ve alt çenem paramparça oldu. Dinlendiğim sırada asıl hayalim olan rap yapma fikrini tekrar düşündüm ve kazandan 2 hafta sonra çenem daha iyileşmeden “Through the Wire“ adlı kazadan sonraki deneyimimi anlattığım parçayı kayıt aldım. Çünkü gözlemlerime göre, tüm iyi MC’ler yaşadığı problemleri anlatıyordu. Bu parçayı aralık ayında çıkardığım Get Well Soon adlı mixtape’ime koydum, albüm’le uğraşmak acımı azalttığını hissediyordum. Bu albümü yaparken aynı zamanda da The College Dropout adlı albümüm için de çalışmaya başladığımı duyurdum, bu albümün konusu ise genel olarak kendi kararlarını almak, toplumun senin yerine karar vermemesi ve baskılar üzerineydi.

İlk mixtape’imi çıkardıktan sonra gelen tepkiler beklediğim gibi değildi, çok fazla eleştiri almıştım. Ve herkese kanıtlamam gereken bir şey vardı. Nasıl önceden beat’lerim kötüydü ve onları muhteşem hale getirdiysem rhyme’larım için de aynı şey yapabilirdim. Şimdi rhyme’lara odaklandım ve yine en iyisini yapacaktım.

2004’de çıkış albümüm olan The College Droupout ‘ı yayınladım ve bununla birlikte G.O.O.D Music’i kurdum. Yanımda aldığım ilk isimlerse Common ve John Legends oldu. Bir sonraki sene en iyi R&B şarkısı, en iyi rap şarkısı ve en iyi rap albümü olmak üzere 3 Grammy kazandım ve bu konuşmayı yaptım.

Arından AIDS bilinçlendirme konserine çıkıp Heard ‘Em Say ‘i söyledim. Bilmeyenler için şimdiden söylemiş olayım, AIDS’in istenmeyen insanlardan (siyahlar ve homoseksüeller) kurtulmak için insan yapımı bir hastalık olduğunu düşünüyorum, parçada bunun hakkında zaten. Bütün bu olaylar yaşanırken bir yandan da bir sonraki albümüm olan Late Registration’ın teklilerini yayınlamaya başladım ve Ağustos ayında albümü yayınladım. Eylül’de, Amerika’da çıkan kasırgada zarar görenler için yardım toplama yayınına katıldım ve pek hoş karşılanmayan açıklamalar yaptım. O kadar hoş karşılanmadı ki sonrasında George Bush, açıklamanın kendi dönemindeki en iğrenç anlardan biri olduğunu söyledi. 

2006’da bu sefer de yeni albümümle 3 tane Grammy kazandım. Eylül 2007’de 3. solo albümüm olan Graduation’ı yayınladım, kasım ayında annem hayatını kaybetti. 2008’de yeni albümümle 4 tane daha Grammy kazandım. Kasım ayında 4. Albümüm olan 808s & Heartbreak’i yayınladım. 2009’da Nike ile anlaşarak Nike Air Yeezy’leri çıkardık, senenin devamında ise We Were Once A Fairtale adında bi kısa film çıkardım. Bu arada yine 2 tane de olsa Grammy almayı ihmal etmedim. Aynı yıl içerisindeki MTV Video Müzik Ödülleri’nde, en iyi kadın müzik videosunu kazanan Taylor Swift konuşmasını yaparken mikrofonu elinden alıp ödülü Beyonce’nin alması gerektiğini söyledim, tabi bunda biraz alkol’ün ve Beyonce’nin Jay-Z’nin eşi olmasının payı olabilir, zaten bi kaç ay sonra katıldığım talk show’da üzgün olduğumu ve özür dilediğimi de dile getirdim, 2015’de de zaten Jay-Z’nin gözcülüğünde ayaküstü de olsa MTV Video Müzik ödüllerinde barışıp el sıkıştık sonrasında da Taylor bana Michael Jackson onu ödülünü verdi. 

2010  Aralık ayında MTV tarafından yılın adamı seçildim. 2011 Haziran’da ise G.O.O.D. Music olarak Def Jam bünyesine girdik. Ağustos ayında ise Jay-Z ile birlikte Watch the Throne’u yayınladık. 2013’de kızım North West doğduktan hemen sonra Yeezus adlı albümümü yayınladım. 2016 şuabt ayında The Life of Pablo’yu yayınladım, yazın çıkan Famous albümümle yine Taylor Swift’e dokundurdum.

2017’de Break the Simulation adında bi felsefe kitabı yazmaya başladım, aynı zamanda biri solo (Ye) biri Kid Cudi (Kids See Ghosts) ile olmak üzere 2 albüm için daha uğraşıyordum. O zamanlar label olarak (Pusha T, Teyana Taylor ve Nas) bir iş yapmayı da çok istiyordum. Ye’nin bitmesine yakın içime sinmediğini fark ettim ve 1 ayda tüm kayıtları yeniden aldım. Hemen sonrasında Kid Cudi ile olan Kids See Ghosts’u da yayınladım. Bir yandan da Nas’ın albümü olan Nasir’i ve Teyana Taylor’ın K.T.S.E albümünün prodüksiyonunu üslendim.

9. albümüm olan Yandhi’yi 2 kere erteledim, baktım olmuyor rafa kaldırdım (ama tam kaldıramamışım galiba ki sızdırılmış). Ve bunun yerine 2019’da resmi olarak 9. Albümüm olan Jesus Is King’i yayınladım. 

Hayat hikayemi anlattığıma göre biraz da genel olarak kendimden bahsedeyim. Kariyerime biraz daha duygusal parçalarla başladım sayılır aslında, annemin estetik ameliyatları sebebiyle hayatını kaybetmesinden sonra uzun bi süre boyunca kendimi suçladım. Paris’teki konserimde “Hey Mama“ yı söylemeye çalıştım ama söyleyemedim. 

Kimse auto-tune sevmezken 808s & Heartbreak albümümün hepsinde auto-tune kullandım ve herkes sevdi, seveceğini de biliyordum zaten. Sonrasında çıkardığım My Beautiful Dark Twisted Fantasy albümümde, geçmişteki albümlerinden beğenilen kısımları harmanladığım bi albüm oldu ve çoğu kişi en iyi albümüm olduğunu düşüsede bence hala 808 çok daha iyi bir albümdü. 

Yeezus albümümü çıkardığında bu sefer de buna en iyi albümüm demeye başladılar, bence prodüksiyonunu muhteşem olduğu albümde drill’den tutun punk’a kadar farklı sound’lar kullandım. The Life of Pablo’da da bence çok güzel simple’lar kullandım ama albümdeki Famous şarkısı albümün çok fazla önüne geçti bence. 

Sonuç olarak herkesin beni sevmesini bekleyemem ama başarılarımı, bu kültüre kattıklarımı yok sayamazsınız. 

Run DMC biyografisi

Öncü rap grubu Run-D.M.C. 1980 yılında Queens’in Hollis bölümünde, New York’da kuruldu. Rapper Run (Joseph Simmons, 14 Kasım 1964 doğumlu), D.M.C. (Darryl McDaniels, 31 Mayıs 1964 doğumlu) ve DJ Jam Master Jay ( Jason Mizell, 30 Ekim 1965 doğumlu), büyük kitlelerin  tepkisini çekmeyi başaran ilk rap grubu olmayı başardı.

Def Jam Records’un kurucusu olan, Run’ın kardeşi Russem Simons’ın yardımlarıyla Run D.M.C.’nin kariyeri 1983’te ‘It’s Like That’ teklisiyle başlamış oldu. Fena olmayan tekli’ler yeni tekliler için kapıları açtı ve 1984’deki çıkış albümleri kendi kendini adlandırmış oldu. Albüm’deki ‘Hard Times’ parçasıyla 80’lerin başında Queens’de artan fakirliği ve sosyopolitik konuları ele alıyordu. ‘’Sucker M.C.’s’’ parçasında, okulu bırakmanın yaygın olduğu siyahilere eğitime yönlendirmeyi hedefliyordu. Albüm’deki Jam Master Jay’in beatleri ve Russell Simmons’ın prodüksiyonu, eski DJ’lerin yaptığı hip hop’ı disco efektli funk seslerden uzaklaştırmıştı. Run-D.M.C’nin müziği aralıklı ve hamdı, genel olarak davullara dayanıyordu. Aynı zamanda da rock parçaları sample’larını kullanarak cezbediciliklerini de arttırıyorlardı.

Run D.M.C., rap kitlesi dışında ana akımda başarı sağlayan ilk hip hop grubu olmuştu. 1996’da çıkan 3. Albümleri Rasing Hell, platinium albüm ödülü kazanan (1 milyon satışa ulaşan) ilk rap albümü oldu. Albümün en çok satan  single’ı ise rock grubu Aerosmith ile yaptıkları ‘Walk This Way’ parçası oldu, bu single Run-D.M.C.’nin en çok satan parçası oldu ve Aerosmith’in kariyerini yeniden canlandırdı. Bu parça aynı zamanda rap müziğin ana akımdaki yükselen etkisini de göstermiş oldu. 

Run-D.M.C. bariyerleri kırmaya devam etti ve rap müziğin ana akım kitlesi tarafından kabul edilmesini sağladı. 1986’da ‘Raising Hell’ ile Grammy ödülü için aday olan ilk rap grubu oldu. Aynı yıl içinde Adidas ile yaptıkları anlaşma ile büyük bir firmayla anlaşma sağlayan ilk rap grubu oldu.

Her ne kadar Run-D.M.C.’nin müziği pozitif olsa bile, içlerinden birini şiddete karşı koruyamadılar. 30 Ekim 2002’de Run-D.M.C.’nin efsanevi DJ’i  Jam Master Jay Jamaica, Queens’deki stüdyosunda vuruldu.

Scroll to top