Ben Earl Simmons, 18 Aralık 1970’de, Baltimore’da doğdum. Ailemden gelen Yehova’nın Şahitleri mezhebinin mensubu olarak hayata başladım ve bu mezhebin kiliselerinde çokça vakit geçirdim. Ben doğduktan kısa bir süre sonra Philadelphia’ya taşınan babam, çocukluğumun, hatta hayatımın, büyük bir bölümünde yanımda değildi. 

Çocukluk dönemimin geneli fakirlik ve astım hastalığım ile geçti, annem’den ve sevgililerinden sık sık dayak yedim, bu yediğim dayaklar içime işlemiş olacak ki gittiğim okullarda da hep sorunlu ve olay çıkaran bir öğrenci oldum. 

Olaylı öğrencilik dönemimden kesit kesit hikayeler anlatayım biraz size, 6 yaşımdayken okulda öğretmenlerime sandalye fırlatıyordum, aynı sene öğrencilerden birinin yüzüne kalem saplamaya çalıştığım için ceza almıştım. 7 yaşıma girdiğimde, teyzem bana zorla vodka içirip sarhoş etti, amacını ise hala bilmiyorum. Aynı yaşımın devamında ise marketten kek çaldığım için çocuk hapishanesine atılmıştım. Sonrasında ise yaz boyu odama hapsedildim ve annem sadece tuvalete gitmem için odadan çıkmama izin verdi. 5. sınıfın sonunda, 10 yaşıma geldiğimde okuldan atıldım. 14 yaşımdayken, annem beni Julia Dyckman Andrus Childen’s Home’da terk etti, bu okul ne diye soracak olursanız, çocuklara güvenli ve kendini geliştirebildikleri ortam sunan bir sivil toplum kuruluş diyebiliriz. Birkaç ay sonra, kundakçılıktan tutuklandım, kendi okulumu yakmaya çalışmıştım.  

14. Yaşımın devamında, annemden dayak yememek için Yonkers sokaklarında yaşamaya başlamış, sokak köpekleriyle arkadaşlık kurmuştum. Bundan kısa bir süre sonra annem beni tekrar group house denen yere yolladı, burası da ailesi ile geçinemeyen veya hastalığı olan gençlerin tutulduğu bir evdi. Burada, New York’tan gelen başka çocuklarla hip hop sayesinde arkadaşlık kurmuştum. Eğlenmek için yazdığım sözleri arkadaşlarıma söyledikten sonra, öğretmenim ve arkadaşlarım buna devam etmemi söylediler ve desteklediler. Birkaç ay sonra eve döndüğümde, Ready Ron ile tanıştım. Kendisi benim beatbox yeteneğimden etkilenmişti ve partneri olmamı istedi. Ben de o zamanlardan bildiğim bir enstrümandan esinlenerek DMX adını kullanmaya başladım, daha sonrasında ise buna farklı bir anlam yükleyerek ‘Dark Man X’ anlamını verdim.  

Ready Ron ile neredeyse tüm vaktimiz beraber geçiriyorduk. Bir gün evde beraber takılıp ot içerken, her ne kadar kendisi bunu inkar etse de, Ready Ron otumun içine kokain katıyor ve uyuşturucu bağımlılığıma ilk adımı attırıyor. Neden seni abisi olarak gören, 14 yaşında bir çocuğu kokaine başlatmak istersin ki? Bu lanet o kadar uzun sürüyor ve hayatımı etkiliyor ki, 2002, 2017 ve 2019 yıllarında bağımlılığımı sonra erdirmek için rehabilitasyon merkezlerinde kalıyorum.  

Liseye başladığımda atletizm konusunda başarılıydım, okulun en hızlı ikinci öğrencisiydim. Ama hem devamsızlık yüzünden hem de notlarımın kötü olması yüzünden okuldan uzak kaldım ve tekrardan hırsızlığa yöneldim, ilk kapkaçlarımdan 1000 dolar gibi bir para bulup köpeğime güzel bir tasma ve kendime timberland bot almıştım. Devamında ise okula sadece hırsızlık için gider hale gelmiştim ve bazı günler, günde 3 kişiden bir şeyler çalabiliyordum.  

1988’de araba hırsızlığından dolayı hapse girmiştim. Hapisteki tüm boş vaktimi artık söz yazarak geçiriyordum, sonrasında içerdeyken K-Solo ile tanıştım ve beraber söylemeye başladık. Yazın özgürlüğüme kavuştuğumda şarkı yapmaya başladım, başka şarkıların enstrümantallerinin üstüne kayıt alarak bir mixtape hazırladım ve New York sokaklarında satmaya başladım. Bununla beraber New York’ta az da olsa tanınmaya başladım. 1991’de The Source dergisi, anlaşması olmayan rapçiler bölümünde bana yer verdi, o zamanlar için belki de benim dönüm noktamdı bu. 

1992’de Columbia Records’un bir parçası olan Ruffhouse Records ile anlaştım. Aynı yıl, ‘Born Loser’ adlı ilk single parçam yayınlandı. 2 yıllık bir aradan sonra 1994 yılında ise ikinci single’ım ‘Make a Move’ yayınlandı. 1995 yılında ise Mic Geronimo’nun debut albümünden ‘Time to Build’ parçasına Jay-Z ve Ja Rule ile birlikte konuk oldum. Bu parça ile birlikte kurduğumuz Murder Inc. Grubu, ben Jay-Z ve Ja Rule’dan oluşuyordu. Ancak grup, aramızdaki husumetler sebebi ile 5 yıl kadar zar zor devam etti.  

1996’nın Eylül ayına kadar duraksadıktan sonra, Ocak 1998’e kadar albüm yapmak için kapandım, ama bu arada da farklı parçalara konuk olmaktan eksik kalmadım (Mase – 24 Hrs. To Live / Mase – Take What’s Yours / The Lox – Money, Power&Respect / LL Cool J – 4, 3, 2, 1). Şubat 1998’de, büyük bir label’dan ilk defa bir single yayınladım ve ‘Get at Me Dog’ parçası ile altın plak ödülü aldım. Mayıs ayında ise ‘It’s Dark and Hell is Hot’ albümümü yayınladım ve Billboard 200’e birinci sıradan girerek 5 milyon kopya sattım. Aralık ayında ise 2. albümüm olan ‘Flesh of My Flesh, Blood of My Blood’ albümünü yayınladım. Ve çok sık yaşanmayan nadir bir olaya imza attım, bir senede 2 albüm çıkarmakla kalmayıp, 2 albümümü de Billboard 200’e birinci sıradan sokmuş oldum. Ve bu albümdeki parçalarımdan birkaç tanesi de platin plak ödülü aldı. Sebebini tam olarak bilmiyorum ama sanırım müzik tarzımdan dolayı, albümlerimden sonra insanlar beni Tupac’a benzetti.  

1999 senesine başladığımızda, evimde çok fazla köpek bulunduğu ve uygun şartlarda bakılmadığı için yine bir dava açılmıştı. Burdaki tek suçum ise, evimde beslediğim köpeklerimi yakın bir arkadaşıma emanet edip şehir dışına çıkmamdı. Zaten ben de hatamı kabul edip bir hayvan hakları kurumunda görev aldım. 1999 senesinin sonuna geldiğimizde ise kariyerim boyunca en çok satan albüm olan ‘And Then There Was X’ albümünü yayınladım. Ve yine Billboard 200’e birinci sıradan giriş yaptım. Albümdeki ‘Party Up (Up in Here)’ parçası ise Grammy Ödüllerinde ‘En İyi Solo Rap Performansı’ kategorisinde aday oldu. Bir diğer adaylığımsa yine aynı sene ‘En İyi Rap Albümü’ kategorisindeydi.   

Bazı yasal süreçler ve mahkeme olaylarını hallettikten sonra, 23 Ekim 2001’de, 4. albümüm olan ‘The Greatest Depression’ albümünü yayınladım ve yine Billboard 200’e 1. sıradan giriş yaptım ve 3 platin sertifika kazandım. Ve bunları, daha önceki albümlerime göre daha az dinlenme ve daha fazla eleştiriye maruz kalarak kazandım. 2002 yılında ise, uzun zamandır vakit harcadığım ve kendimi daha iyi ifade etme şansı bulduğumu düşündüğüm otobiyografi kitabım olan ‘E.A.R.L.: The Autobiography of DMX’ kitabını yayınladım. 2002 yılında, 2 yıl önce dağılan Murder Inc. Grubundan tanıdığım Ja Rule’a ‘They Want War’ isimli bir diss-track yayınladım.  

Hemen ardından, 2003 yılının Eylül ayında ise o zamanlar son albümüm olacağını düşündüğüm ‘Grand Champ’ albümümü yayınladım. Önceki albümler gibi yine Billboard 200’e birinci sıradan giriş yaptım ve üst üste 5 albümü birinci sıradan giriş yapan tek sanatçı ünvanını kazandım. Ayrıca bu albümde, dinleyicilerin çok sevdiği ve hala unutamadığı ‘Where the Hood At?’ single’ı da bulunuyordu. Bu albümü çıkardıktan sonra verdiğim bir röportaj’da, bunun son albümüm olduğunu söyledim.  

2005 yılının sonlarına doğru, şartı tahliyeyi ihlal ettiğim için tekrar 70 günlük bir hapis cezası yemiştim. Bu kısa dönemde, Gotti hapishaneye beni ziyarete gedi ve Ja Rule ile aramdaki bu husumete bir son vermek istediğini söyledi. Ben de olumlu yaklaştım ve sonrasında bir şey yaşanmadı. 

Müzikten olan bu ayrılığım 3 yıl kadar sürdü ve Ocak 2006’da Columbia Records’a imza attım. Birkaç kez ertelendikten sonra 1 Ağustos 2006’da, ‘Year of the Dog… Again’ albümünü çıkardım, ve sadece birkaç yüz satışla billboard’un 1. sırasını kaçırdım. Bu albümden sonra, Def Jam Records 2008 ve 2011 yıllarında ‘The Definition of X: The Pick of the Litter’ ve ‘The Best of DMX’ adında iki tane compilation albümümü yayınladı. Ben ise özellikle 2008 yılından sonra, biraz daha kendi içime çekilip New Jersey’de bir kilisede vaaz vermeye başlamıştım. Müzikten yarı zamanlı emekli olduğum sayılabilecek sırada, bir yandan kilise müziği albümü tamamladım ve kalan zamanlarımda ise vaazlarımı daha iyi hale getirmek adına incil’i daha sık okumaya ve anlamaya vakit harcadım.  

2011 BET Hiphop Awards’da sergilediğim performanstan sonra, uzun zamandır deli gibi 7. albümüm olacak olan ‘Undisputed’ için çalıştığımı söyledim. 5 Mayıs 2012’de ise albüme ısınmak amacıyla ‘The Weigh In’ adlı EP’mi yayınladım. Birkaç kez ertelendikten sonra, ‘Undisputed’ albümümü 11 Eylül 2012’de yayınladım. Prodüktörlük koltuğunda ise Swizz Beatz ve J.R. Rotem oturuyordu. Albümden sonra konserlerimle ilgilendikten sonra, 2013 yılında yeni bir albüm serüvenine giriştim. Swizz Beatz ve Dame Grease ile 8. albümüm için çalışmaya başladık. Aynı senenin aralık ayında pasaportumu nihayet geri almam ile birlikte mini bir dünya turuna çıktım. 2014 yılındaki bu tur kapsamında Bulgaristan ve Kosova’da konser düzenledim.  

2015 yılının başında, tekrardan bir sürü dava ile uğraşmak zorunda kaldım. Seven Arts Music, benden izinsiz ve habersiz olarak önce albümümü duyurdu, daha sonrasında ise ‘Redemption of The Beast’albümünü yayınladı. 2016 yılında, sigara ve uyuşturucunun etkisi artık hayatımı daha çok etkiler hale gelmişti. Yaşlanıyordum. 10 Şubat 2016’da, nefes darlığı yüzünden New York’da bir otelin otoparkında bayılıp kaldım.  

Bütün bu süreci bitirdikten sonra, 20 Eylül 2019’da Def Jam Record ile tekrar imzaladım. Albüm çalışmalarına başladığım bu dönemde, pandeminin de patlak vermesi ile birlikte evlere kapandığımız dönemde hiphop dünyasının gözü Verzuz kapışmalarına kaymıştı. Herkesin bildiği gibi benim de Jay-Z ile yıllar süren bir gerginliğim vardı, bunun sebebi ise kabaca bahsetmek gerekirse, ilk rap’e başladığım zamanlarda beni küçük görmesiydi. Evlere kapandığımız bu dönemde ben de kendisini hit şarkılarımızı kapıştıracağımız Verzuz’a davet ettim ama kendisinden hiçbir zaman geri dönüş alamadım.  

Hayatım hakkında bu kadar şey anlatmışken, beni herkesin en çok bağdaştırdığı ama bu yazıda çok bahsetmediğin önemli bir kısım var. Hapishane ve yasal sorunlarım. Toplam 30 kere hapishaneye girip çıktım. Bir o kadar da hapse girmediğim dava var diyebilirim. Yaşadığım yer, aile sorunlarım ve maddi sorunlarım nedeniyle kendimi direkt olarak suç aleminin içinde bulmuştum diyebilirim, hırsızlık yapmak benim için kaçınılmazdı diyebilirim hatta. İlk olarak 1986’da, başka bir evin bahçesinden köpeğini çaldığım için hapse girmiştim, köpekleri seviyordum ve iyi anlaşıyordum napabilirim ki. Hapishaneden kaçmayı başarmış ve annemin yanında dönmüştüm ama annemin de ısrarları ile birlikte kalan vaktimi de yatmak için tekrardan teslim olmuştum. Cezamı çektikten sonra bu sefer de araba hırsızlığından hapse atılmıştım, içerde uyuşturucu kullanmaya devam ettiğim için, birkaç hafta içerisinde yüksek güvenlikli cezaevine nakil edilmiştim. 

Son olarak, 2 Nisan 2021’in akşam saatlerinde kalp krizi sebebiyle hastaneye kaldırıldım. Sabahında ise yaşa destek ünitesine bağlı haldeydim. Neredeyse tüm organlarım iflas etmişti ve bitkisel hayata geçmiştim. 9 Nisan 2021 sabahı, kalan organlarım da iflas edince 51 yaşıma aylar kala hayata gözlerimi tamamen kapadım. 8 Eylül’de otopsi raporu çıktı ve kokain sebepli kalp krizi geçirdiğim açıklandı. 

24 Nisan 2021’de Brooklyn’deki Barclays Center’da düzenlenen anma töreninde, Kanye West’in kilise korosu olan Sunday Service Choir, 1900 kişinin önünde performans sergiledi, etkinlik Youtube ve Instagram hesaplarımdan canlı olarak yayınlandı. Tabutum, doğduğum yer olan Yonkers’dan Barclays Center’a Monster Truck ile taşındı ve yanında ‘Long Live DMX’ yazıyordu. Bu yolculuğua, Ruff Ryders kolektifine ithafen, yüzlerce motosiklet eşlik etti. Sunday Service Choir performansının arasında ise, Eve, Nas, Swiss Beatz, Waah ve Dee konuşmalar yaptı.  

Cenaze törenim ise 25 Nisan’da, Hristiyan Kültür Merkezinde yapıldı ve BET Network youtube kanalında canlı yayınlandı. 2000 kişilik tören, yaklaşık olarak 5 saat sürdü. Önceden yakınlarıma belirttiğim gibi, tabutum kırmızı ve üzerinde ‘FAITH’ yazıyordu. Törende, Lil Kim, Alicia Keys, Nas ve Swizz Beatz bulunuyordu, Nation of Islam’ı temsilen, zamanının lideri olan Louis Farrakhan da Zoom’dan online olarak katılmıştı. 

Seramoni sonunda, New York senatosu tarafından kabul edilen karar açıklandı. 18 Aralık olan doğum günüm, bundan sonra ‘Earl ‘DMX’ Simmons Day’ olarak her yıl kutlanacak.